Zaman işliyor,
vakit tamam.
Zihnimde yarım kalan tutsaklarım,
artık sadece talan.
Zaptını tuttuğum
ne varsa,
özgür bıraktım tam şu an.
Bilincim elimde bir kuş misali
varsa yoksa bekliyorum
ah hemen bir seyre uçsa...
Kalbim canımla bir olmuş
varsam, yaşıyorum; her mekan bana cihan.
Gönülden bakınca gözler görürmüş
meğer en gerçekmiş o an yaşanan.
Martılar söyledi
bunca nicedir farketmeden
akmış yol almış hepten zaman.
Bir rüyadan uyandım
yazmasam heba
ifadesiz her anım noksan, bağan.
Şimdi şafak söküyor, alacalı bir tan
gökyüzünde aydınlanma misali beyaz ve gri duman.
Trenler peş peşe, sesi budur hayatın zilinin
Koşturuyor telaşla -oysa- bir nefes canıyla insan.
Durdum, gözümü kapadım;
elim kalbimde soruyorum "N'en var?"
cevabı art arda yine kendi sesim, yankılanan.
Sonra, "Yorgunluk" diyor susuyor
"porlu, tortulu dibim; yok hiç "öz"de derman,
ne desem de olur mu ki sana izan?"
Bunu duyan göz yaşı, akıyor sevinçle içime
"Nefes olurum belki" diyor
"Ulaşırım kalbine, hazan olur yaran,
kabuk bağlar kapanan; iyileşir her bir yüreğini karartan."
Ve "an"ların ustası kedim yanı başımda
Karşı çatıdaki martıyla bakışta
Bana bakınca atlıyor yere ahenkle, usulca
Dökülüyor o an gönlümden bir gülüş usluca.
Afacan, bulmuş buluşturmuş saklılardan yine
Koymuş önüme bir deniz kabuğu tersine
Aldım elime anılar zihnimde taze,
anımsıyorum İğneada'dan bu sade.
Dalıyorum renklerinde ton ton zarafetinin
Bir bakıyorum tersinde mesaj onca derin
Zümrüdü anka kanatlanmış içinde griliğin,
tüm beyazlığıyla emsali güzelliğin.
Anka dillendikçe büyülüyor perspektif
Yaz bunu kalbine değişiyor yaşamının tarif:
"Hayat sürdükçe her an bir keşif ki;
yolcuğu sonsuz yapan bu keyif, senindir bu motif."
Nakış gibi işlediğim ömrüm şimdi gözümün önünde
Kilitlerini çözdüm açıldı bileklerimdeki yek künde
Ayağa kalkıp yürümek vakti sabahken bu gün de
Dün geride kaldı, tortular aktı gitti;
nefesim her damarımda, elim hafifleyen kalbimde...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder